Machiavelli neyi savunur ve bildiğimiz adı ile Makyavelli Kimdir

Machiavelli neyi savunur ve bildiğimiz adı ile Makyavelli Kimdir

Machiavelli neyi savunur ve bildiğimiz adı ile Makyavelli Kimdir

Machiavelli neyi savunur ve bildiğimiz adı ile Makyavelli Kimdir : Bu yazımızda tarihte ve politika da biliminin yaratıcısı kabul edilen; Floransalı düşünür, devlet adamı, askerî stratejist, şair ve oyun yazarı. İtalyan Rönesanssı’nın en önemli isimlerinden olan Niccolò Machiavelli’yi okurlar için kaleme aldık.

Ortaçağın sonlarında Yeniçağın başlarında siyaset, ünlü düşünür Nicoleo Machiavel’in güzel görüşleri ile süslendi. Bu bir tür yeni doğuştu. Aynı zamanda yenilenme hareketi idi. Bu harekete reform hareketi denir. Reform hareketleri kolay olmadı. O harekata karşı olanlarda olduğundan reform hareketi sırasında Avrupa’da çok kavgalar ve tartışmalar oldu. Makyevelli 1469 da doğdu. 1527 yılında öldü. O felsefeci ve filozof değildi. Siyasetçi idi. Ancak siyaseti bir makam veya herhangi bir çıkar için yapmıyordu. Hatta kendisine teklif edilen siyasi makamlarıda kabul etmemişti. Halbuki pozisyonu nedeni ile en yüksek makamları isteyebilirdi. Hepsinden önemlisi o güçlü bir yazardı. İlmi deneyimleri vardı.

Zamanının olayları ile ilgili pek çok önemli görüşleri vardı. O düşünceleri zamanın toplumunun aynası oldu. Yapılan yenilikler, onun ve döneminin insanlarının düşüncelerini göstermektedir. Bu çabaları sonucunda bir uygarlıktan diğer bir uygarlığa geçmiş oldu. Makyevelli’ye göre ”İnsan zamanlarının olaylarını kendi vicdanı ile karşılaştırarak ona göre tavır almalıdır. Vicdanı ister doğru bilelim ister doğru bilmeyelim yine de hakemliğimiz ölçüsünde davranmalıyız. Batı insanına uygun olan ya da uygun olmayan istekleri vardır. Bu istekler beğenilir veya beğenilmez. Bu isteklerin kabulü veya reddi için karar verirken vicdani hesaplara veya delillere dayanmalıyız. ” Makyevelli o dönemin insanlarını çok iyi anlamıştır. Devamını Oku





Ermeni Şair Yeğişe Çarents Yıkılmasında diye bir Camiyi Kurtarıyor

Ermeni Şair Yeğişe Çarents Yıkılmasında diye bir Camiyi Kurtarıyor

Ermeni Şair Yeğişe Çarents Yıkılmasında diye bir Camiyi Kurtarıyor

Ermeni Şair Yeğişe Çarents Yıkılmasında diye bir Camiyi Kurtarıyor : Ev taraflarında aklıma geldi; Gök Mescit’te Cuma namazı kılınmamıştı. Öğrendiğim kadarıyla Cami de cemaat namazları kılınmıyordu. Cami bir nevi Fars Lobisi’nin merkezi olmuş durumda. Ermenistan’da Türkiye’nin boşluğunu dolduran İran gibi ülkeler İslam’ın da farklı tanıtılmasına sebep oluyor. Bana İslamla ilgili pek çok soru soran Ermeni genç; İranlılar’ın yaşadığı gibi bir din algısından korktuklarını belirtiyor.

Hatta Türkiye’nin; mollalar tarafından şeriatla yönetilen bir ülke olduğu yanlışını düzeltmek zorunda kaldığım pek çok görüşmem oldu. Türkiye’nin burada her anlamda var olması; Türk siyaset yapıcıları tarafından iddia edilen dış politika sorumluluklarının merkezinde yer alıyor. İşin siyasi ve ekonomik boyutları da ayrı bir konu.

Örneğin; Kuzey Caddesi’nde bulunan boş işyerlerine diaspora dahi ilgi göstermemişken Türkiye’nin buraları değerlendirmesi büyük fırsatlar oluşturabilir. Yanı başımızdaki bir ülke, kendisine sınır olmayan başka bir ülke tarafından uydu haline getirilmiş fakat biz çağdaş devlet mantığına yakışmayacak olan sınır kapatma olayıyla büyük fırsatları kaçırmışız.

Gök Mescit

Gök Mescit’le ilgili anlatılan önemli bir olayda var Devamını Oku





William Faulkner edebi kişiliği ve Edebiyat da Faulkner Devrimi

William Faulkner edebi kişiliği ve Edebiyat da Faulkner Devrimi

William Faulkner edebi kişiliği ve Edebiyat da Faulkner Devrimi

William Faulkner edebi kişiliği ve Edebiyat da Faulkner Devrimi : Faulkner de tıpkı Joyce gibi, edebiyat dünyasının en büyük devrimlerinden birini gerçekleştirmişti; roman sanatında yarattığı sarsıntı bakımından natüralist devrimle kıyaslanabilecek bir devrimdi bu. Ne var ki Amerikalı romancının getirdiği teknik yenilikler merkezde, özellikle Paris’te sadece formalist araçlar olarak anlaşılıp değerlendirilirken, edebiyat dünyasının merkez dışı bölgelerinde tam tersine gürleşme araçları olarak kullanıldı.

Faulkner bundan böyle tahahküm altındaki edebiyat uzamlarında milli kuralların dayatmasından kurtulmaya çalışan uluslararası yazarlar repertuarına diğer tüm yazarlardan daha fazla aitti, çünkü kendisinden önce yaşanan siyasi, estetik ve edebi açmaza bir çare bulmuştu. Edebiyat dünyasının en seçkin ortamlarında büyük bir ün kazanan ve edebiyatın büyük devrimcileri arasında yer alan Faulkner, aynı zamanda merkez dışındaki ülkelerin bütün yazarlarının Joyce’dan bile daha fazla özdeşleşebildikleri bir figürdür.

Joyce merkezlerdeki eleştirmenler tarafından ilhak edilmiş ve tarihsel bağlamından o kadar koparılmıştır ki, edebi takdis gücünün merkezlerinin tekelinde olmasından ötürü, yoksun yazarlar eserlerinin sarsıcı boyutunu fark etmeyebilir. En yoksul ülkelerin yazarlarına, dünyanın kıyıda köşede kalmış yerlerinin en çirkin gerçeklerine kabul edilebilir bir estetik biçim verme
olanağı sunarak çevre bölgelerin üzerindeki geri kalmışlık lanetine bir son verdiği için, Faulkner mükemmel bir zamanı hızlandırma makinasıdır. Devamını Oku





İntihar eden Türk yazarlar ve Yakından Tanıdığımız 5 tanesi

İntihar eden Türk yazarlar ve Yakından Tanıdığımız 5 tanesi

İntihar eden Türk yazarlar ve Yakından Tanıdığımız 5 tanesi

İntihar eden Türk yazarlar ve Yakından Tanıdığımız 5 tanesi : İnsanoğlunun hayatı elbet bir gün son bulacak, nasıl ki doğumu gibi. Fakat ölümlerin bazıları kendi eceli ile olmuyor. Bunun başlıca sebebi de intihardır. Esasen bir canlının hayatına kendi eli ile son verip intiharı seçmesi; kendisinde nasıl bir derin bunalım yaratmıştır ki bilinmez. Ben de bir yakınını (dayım) intihar ederek kaybetmiş birisiyim. Bu olayın yakınen şahidiyim. Bu yazımda ülkemiz edebiyatında adından çokça söz ettirmiş yazar ve şairleri anlatmak istedim.

1: Beşir Fuad

Öncelikle kendisi Osmanlı döneminde, ufku çok geniş ve her alanda eserler vermiş, çalışmalar yapmış, entelektüel kimliği tartışmasız birisidir. Ne var ki böylesi seçkin bir yazar ölümü kendi eliyle istemiştir. Beşir Fuad eşine nadir rastlanan bir yöntemle intihar eden birisidir. Ölümünü canlı canlı kaleme alacak kadar.

Beşir Fuad, intiharı ile hayatını son vermenin yanı sıra ölüm sırasında hissedilenleri bilimsel bir gözlem olarak kaydetmeyi de amaçladı ve arkasında birkaç satırlık bir tasvir bıraktı. Bu metin ve intiharıyla ilgili mektupları Ahmet Mithat Efendi Beşir Fuad isimli eserinde yayınlamıştır: “Ameliyatımı icra ettim, hiçbir ağrı duymadım. Kan aktıkça biraz sızlıyor. Kanım akarken baldızım aşağıya indi. ”Yazı yazıyorum, kapıyı kapadım.” diyerek geriye savdım. Bereket versin, içeri girmedi. Bundan tatlı bir ölüm tasavvur edemiyorum. Kan aksın diye hiddetle kolumu kaldırdım. Baygınlık gelmeye başladı…” Devamını Oku





Naipaul Kimdir Hayatı Hakkında Edebi İnceleme

Naipaul Kimdir Hayatı Hakkında Edebi İnceleme

Naipaul Kimdir Hayatı Hakkında Edebi İnceleme

Naipaul Kimdir Hayatı Hakkında Edebi İnceleme : Naipaul, Muhafazakär Özdeşleşme:

Britanya İmparatorluğu’nun sınır bölgesinden gelen V. S. Naipaul’un hikâyesi, kendi ülkesinde hiçbir edebiyat geleneği olmadığı için İngiliz “‘olmaktan” başka çare bulamayan, İngiliz edebiyatının değerleriyle tamamen özdeşleşmiş bir yazarın hikâyesidir. Geçmişi, kültürü, hatta
uzaktan geldiğinin silinmez bir nişanesi olan derisinin rengi yüzünden katlandığı acılara, ayrımcılığa, çıkmazlara karşın, kaçınılmaz olarak bir ara bölgede kalmıştır: Ne tam olarak İngiliz’dir (kraliçenin asalet payesi vermiş olmasına rağmen), ne de tam olarak Hintli.

V. S.NaipaulTrinidad’da, İngiliz Antillerinde doğdu. Britanya imparatorluğu’ nun çeşitli yerlerindeki plantasyonlarda çalışmak üzere 1880 ‘lerde toplanan ve Fiji Adalar, Mauritius Adası, Güney Afrika -Gandhi yüzyılın sonuna doğru burada bir Hindi topluluk bulmuştu- Guyana
ve Trinidad’ a gönderilen Hintli göçmenlerin soyundandı. Bir okul bursu alarak, yazar olmak niyetiyle İngiltere’ ye gelen Naipaul hiç durmadan İngiliz toplumuyla bütünleşmeye, nihayetinde dört dörtlük bir İngiliz olmaya çalıştı. Devamını Oku





Vladimir Nabokov'un ilk romanı , Lolita Kitabı ve hayatının İncelemesi

Vladimir Nabokov’un ilk romanı , Lolita Kitabı ve hayatının İncelemesi

Vladimir Nabokov’un ilk romanı , Lolita Kitabı ve hayatının İncelemesi

Vladimir Nabokov’un ilk romanı , Lolita Kitabı ve hayatının İncelemesi : Nabokov’un 1938-1939’a kadar onun bir Rus yazar olduğunu biliyoruz. Ailesi 1920’de Rusya’yı terkedip Berlin’e yerleşmişti. 1919-1921 yıllarında Rusya’dan ayrılan yaklaşık 1 milyon insanın arasında pek çok entelektüel vardı ve Berlin 1920’lerde Rusların ”başkenti”, bu göç dalgasının entelektüel merkezi haline gelmişti. Weimar Almanya’sında bu dönemde kırk kadar Rusça kitap basan yayınevi mevcuttu, ayrıca çok sayıda Rusça gazete ve dergi çıkıyordu. Anadili dışında İngilizce ve Fransızcayı da çok iyi bilen genç Nabokov ilk metinlerini ve şiirlerini Berlin’de özellikle Roul gazetesinde ve çeşitli dergilerde Rusça olarak yayımladı. İlk iki romanı Mashen’ka (Maşenka, 1926) ve Korol, Dama, Valet (Rua, Dam, Vale, 1928) Almanya’da yayımlandı.

1930 yılların başında Paris, sürgündeki Rusların yeni başkenti haline gelmişti. Berlin’den Paris’e taşınmış olan göçmen Rus topluluğun en itibarlı dergisi Sovremennie Zapiski, Nabokov’un yeni romanı Lujin Savunması’nı üç fasikül halinde yayımlamayı kabul etti. Ardından eleştirmen Andre Levinson’un kitap hakkında coşkulu bir makalesi Les Nouvelles Litteraires’de yayımlandı. Devamını Oku





Şiir yazan kadına ne denir Kadın şairler kimlerdir

Şiir yazan kadına ne denir Kadın şairler kimlerdir

Şiir yazan kadına ne denir Kadın şairler kimlerdir

Şiir yazan kadına ne denir Kadın şairler kimlerdir : Dünya geneli kemikleşmiş bir kavram vardır. Erkekler iyi şair, yazar, kadınlarda ara da olursa ne ala. Sos gibi, süste lazım. Tabi bu, sanatsal bir bakış açısının ürünü değil, egemen kültürlerin kadına biçtiği bir misyondur ayrıca. Bunun kaynağı, bütün coğrafyalarda mevcuttur. Sadece Sami Kavminin ağır bastığı, Arabistan ya da Arap coğrafyası baz alınarak düşünülemez. Avrupanın Demokratikleşme ve eşler arası eşitliği kabülü de bir hayli geç oldu.

Şehir sokaklarında Anglosakson erkeklerin, masaya çıkarıp sattığı kadınların yazdığı şiirlerin ya da edebiyat yüklü zihinlerinin onlar için ne anlamı vardı ki? Orta Çağ’da şiir, yazı ve düşünen kadınların nasıl Engizisyon Rahiplerini korkutması, onları şeytan ilan etmesi, basılı kitaplara karşı iken, kadınların katledilmesine ve şeytanın nasıl öldürüleceğine dair bilgiler veren kitaplara övgüler dizilmesi ve devamında kitleler halinde katledilmesi söz konusu oldu. Devamını Oku





Sigmund Freud'un Hayat Hakkında Söylediği 5 Acı Gerçek

Sigmund Freud’un Hayat Hakkında Söylediği 5 Acı Gerçek

Sigmund Freud’un Hayat Hakkında Söylediği 5 Acı Gerçek

Sigmund Freud’un Hayat Hakkında Söylediği 5 Acı Gerçek : Sigmund Freud hepimizin bildiği önemli bir psikolog olmakla birlikte nörolog, bilim insanı, psikiyatr, psikanalizci, filozof ve yazardır. Yaşamı boyunca insanlığın ve hayatın gerçekleriyle cebelleşmiştir bu yüzden bizlere söylediği her söz değerlidir.

‘Kitleler asla gerçeğin peşinde koşmamıştır. Yanılsamalar isterler ve yanılsamasız yapamazlar. Gerçek olmayanı gerçeklerin üstünde tutarlar; gerçeklerden çok gerçek olmayanın etkisinde kalırlar. Bu ikisi arasında ayrım yapmama eğilimi oldukça yüksektir.’ demiştir. Hepimizin bildiği gibi hayal kuramazdık, gerçekler acı olmasaydı.

İşte 5 acı gerçek:

1: Zayıflıklarımız gücümüzdür.

Düşmanlarımızın bizi yıkabileceği tek nokta elbette ki zayıflıklarımızdır. Bir insan zayıflıklarını kabul eder,benimserse karşısındaki insanın ona karşı kullanabileceği bir koz kalmaz. Güçsüz olduğumuz noktayı kabullenerek kendimizi güçlü kılabiliriz. Buna benzer Nietzsche’nin
‘Çelişkilerimiz, umutlarımızdır.’ sözü de hayatın bir gerçeğidir. Devamını Oku





Tarık Buğra Kimdir Kısa Bilgi ve Hayatı Hakkında Detaylar

Tarık Buğra Kimdir Kısa Bilgi ve Hayatı Hakkında Detaylar

Tarık Buğra Kimdir Kısa Bilgi ve Hayatı Hakkında Detaylar

Tarık Buğra Kimdir Kısa Bilgi ve Hayatı Hakkında Detaylar : Bilindiği üzere okurlarca sitemiz insana dair bütün konularda klasik bir arşivden çok direk kitaplara müracat ederek kaynak ve belgeli paylaşımlar yapmaktadır. Bu sefer ki yazımızda da Edebiyat dünyamızın usta isimlerinden Tarık Buğra hakkında okurlara bilgiler vermeyi amaçladık. Kısa ve net bilgiler vereceğimizi umut ediyoruz. Saygılar ve sevgiler sunarız efendim. 

1918’de Akşehir’de doğdu. İlkokulu Akşehir’de, ortaöğrenimini İstanbulda Erkek Lisesi ve Konya Lisesi’nde tamamladı. Birkaç yıl Tıp, Hukuk ve Edebiyat Fakültelerine devam ettikten sonra öğrenime ara verdi. Askerlik dönüşü yeniden Edebiyat Fakültesi’ne devam ettiysede bitirmeden ayrıldı. Gazeteciliğe başladı. Akşehir’de Nasrettin Hoca ve Zeytin dalı dergilerini çıkardı. Daha sonra Milliyet Yeni Gün Vatan Türkiye Spor gazetelerinde fıkra yazarlığı, sekreterlik yaptı. Son olarak fıkra yazarı olarak çalıştığı Tercüman ‘dan emekli oldu. 26 Şubat 1994’te İstanbul’da öldü. Devamını Oku





Nobel Ödülü'nün Hikayesi ve Tarihsel Gelişimi Hakkında Bilgiler

Nobel Ödülü’nün Hikayesi ve Tarihsel Gelişimi Hakkında Bilgiler

Nobel Ödülü’nün Hikayesi ve Tarihsel Gelişimi Hakkında Bilgiler

Nobel Ödülü’nün Hikayesi ve Tarihsel Gelişimi Hakkında Bilgiler : Nobel Edebiyat Ödülü İsveç Akademisi tarafından her yıl bir kişiye verilir. Ödülün verilme nedeni, ismini aldığı, Alfred Nobel’in 1895 tarihli vasiyeti üzerine gerçekleşir. Kimya, Fizik, Edebiyat, Barış, ve Fizyoloji ya da Tıp olmak üzere toplamda 5 ana dalda değerlendirmelere tabi tutulur. Dilerseniz bu kısa özetin ardından Nobel Ödülü’nün Hikayesi ile sizleri baş başa bırakalım.

Edebiyat ödülleri, edebi kutsamanın en az edebi olan şeklidir. İşlevleri genellikle edebi makamların hükümlerini Edebiyat Cumhuriyeti’nin sınırları dışına taşımaktan ibarettir. Dolayısı ile kutsama mekanizmasının su yüzüne çıkmış en görünür kısmını oluşturan ödüller, geniş kitlelere hitaben bir tür onaydır. Öte yandan, edebiyat dünyasının yasalarına uygun olarak, bir ödül ne kadar uluslararası ise, o kadar özgündür. İşte bu yüzden edebiyat sanatının göstergesi
olan ve onu tanımlayan en büyük kutsayıcı Nobel Ödülü’dür. Avrupanın, 20. yy. başında benimsediği bu ödülün itibarı yavaş yavaş bütün dünyada kabul görmüştür. Devamını Oku





Albert Einstein 'in Beyin Jimnastiğini Seven Okura Tavsiye Ettiği 6 Kitap

Albert Einstein ‘in Beyin Jimnastiğini Seven Okura Tavsiye Ettiği 6 Kitap

Albert Einstein ‘in Kendini Aşan ve Beyin Jimnastiğini Seven Okura Tavsiye Ettiği 6 Kitap

Albert Einstein ‘in Kendini Aşan ve Beyin Jimnastiğini Seven Okura Tavsiye Ettiği 6 Kitap : Onun 20. yy.ın en büyük bilim adamı ve beyinlerinden olduğunu kabul etmeyen neredeyse yoktur. Tabi her üstün zekanın olduğu gibi Einstein’ın da bir gelişme, yetişme ve düşüncelerini olgunlaştırma zamanları vardır. Böyle bir dönemde arkadaşlarıyla Olympia Akademisi’ni kurmuş ve okuduğu kitapları aynı halde tartışma fırsatı da yapmıştır. Biz de sizlere Einstein’nin bu 7 kitabını yazdık.

1. Miguel de Cervantes – Don Kişot (1605)

1605 ve 1615’te El İngenioso Hidalgo Don Quijote de La Mancha (La Manchalı Yaratıcı Asilzade Don Quijote ) ve Segunda parte del ingenioso caballero Don Quijote de La Mancha (Marifetli şövalye Don Kişot de La Mança’nın ikinci bölümü) olmak üzere iki bölüm halinde yayımlanan roman, İspanyol Altın Çağından bir örnek olarak en akıcı edebi eserlerden biridir ve belki de İspanyol edebiyatına ciddi bir giriştir. Modern Batı edebiyatının en kayda değer kurgu
romanlarındandır. Devamını Oku




Şair Ahmet Haşim'in Atatürk ile Yüz Yüze İlk Karşılaşması

Şair Ahmet Haşim’in Atatürk ile Yüz Yüze İlk Karşılaşması

Şair Ahmet Haşim’in Atatürk ile Yüz Yüze İlk Karşılaşması

Şair Ahmet Haşim’in Atatürk ile Yüz Yüze İlk Karşılaşması : Yeni harflere dair ilk defa fikir teatisi (alış verişi) için Dolmabahçe Sarayı’na davet edilenler içinde Gazi’yi re’yü’l-ayn (yüz yüze) görmeye gidenlerden biri de bendim.

Heyecanım çoktu.

Fotoğraf adesesine zerre kadar itimadım yoktur. Binaenaleyh, fotoğraf aletinin keşfiyle portre
ressamının vazifesine nihayet bulmuş nazarıyla bakanlara hak vermek bence müşküldür. Şekil ve madde, ziyanın in’ikaslarına (ışığın yansımasına) göre an-be-an tahavvül eder ( her an değişir). Bu itibarla hiçbir çehrenin, evsafı muayyen (nitelikleri belirli), bir tek tecellisi (görünüşü)
yoktur. Devamını Oku