Osmanlı'da masonluk ne zaman başladı Cumhuriyete ve günümüze tarihi

Osmanlı’da masonluk ne zaman başladı Cumhuriyete ve günümüze tarihi

Osmanlı’da masonluk ne zaman başladı Cumhuriyete ve günümüze tarihi

Osmanlı’da masonluk ne zaman başladı Cumhuriyete ve günümüze tarihi : Osmanlı’dan Cumhuriyete ve günümüze Masonlar

Osmanlıdan Cumhuriyete uzanan süreçte Türkiye’deki masonluk, dört devrede ele alınabilir. Bunlar, milli Türk mason teşkilatının kuruluş tarihi olan 1909’dan önce evre. 1909’da meşrutiyetin ilanından 1935’te Türk masonluğunun çalışmalarını durdurduğu zamana kadar süren evre. 1935’ten 1948’de masonluğun tekrar faliyete geçtiği zaman arasındaki evre ve son olarak da 1948 yılından sonraki evredir.

Osmanlı döneminde ilk mason locasının, henüz III. Ahmed döneminde (1703-1730) ; İstanbul’da Fransız obediyansına bağlı olarak kurulduğu ifade edilmektedir. Söz konusu mahfil, 1789’da kadar çalışmıştır. Bu tarihte loca kapatılsada III. Selim’in yenileşme hareketleri sebebi ile Fransızlar ile iyi ilişkiler içine girmenin neticesinde; ülkede yine locaların kurulduğu belirtilmektedir.

Osmanlıda masonluk, ilk zamanlarda öncelikle Hristiyan reayaya yönelmiş, özellikle 19. yüzyılda Protestanların faliyetleri ile birleşince patrikhane, durumdan rahatsız olmuştu. Müslümanlar arasında masonluğun yayılması ise daha ziyade yüksek dereceli görevliler, tüccar kesim ile İslam’a yeni girenler arasında oluyordu. Durumu bu şekilde tespit eden bir araştırmacı, böyle kişilerin masonluğa geçmelerini de özellikle Avrupa’da yaşadıkları dönemde Müslümana kapalı toplumlarda özgür davranabilecekleri ve kolay dostluk kurabilecekleri çevreler bulma mecburiyetine bağlanmaktadır. Bu durumdaki kişiler için din tartışmasına girmeyen mason locaları tek açık kapıdır.. Devamını Oku




Sözlü kültür ne demek ve sözlü kültür özellikleri nelerdir

Sözlü kültür ne demek ve sözlü kültürün özellikleri nelerdir

Sözlü kültür ne demek ve sözlü kültürün özellikleri nelerdir

Sözlü kültür ne demek ve sözlü kültür özellikleri nelerdir : Bu yazımızda siz değerli okurlar için, Sözlü kültür ne demek bunun yanında kısacası sözlü kültür özellikleri nelerdir,  sözlü kültür ürünlerimiz, sözlü kültür örnekleri, sözlü kültürlerimiz nelerdir, Türklerde sözlü kültür, sözlü kültür eserleri nelerdir gibi sorularınıza özellikle cevaplar vermeye çalışacağız.

Sözlü Kültürde ve Toplumsal Yapılar

İnsanlığın başlangıcında özellikle; yazının icadına kadar bilginin üretilmesi ve üretilen bilginin aktarılması sürecinde söz önem kazanmıştır. Söze dayalı bilginin başat bir rol oynadığı bu süreçte; ilkel ve komünal bir topluluk hayatıyla birlikte sözlü kültür oluşmuştur. Sözlü kültürde, sözün en güzel bir şekilde söylenmesi ve üretilen sözlü bilginin; insanların hafızasına nakşedilmesi noktasında ozan denilen bilge kişiler ön plana çıkmıştır.

Sözlü Kültür Nedir

İnsan topluluklarının yeryüzünde farklı görünüm ve yaşayışlarını tayin eden kültür kavramı, insanlığın yaşamı boyunca ortaya koyduğu maddi ve maddi olmayan bütün ürünleri kapsamıştır hatta. Bundan dolayı, kültür alanında her ne varsa onların hepsinin yansımalarını sözlü kültür ortamında bulmak mümkündür ilk olarak. Jack Goody, oldukça müphem bir kavram olan sözlü geleneğin okur-yazar olmayan bir toplumda kuşaktan kuşağa söz aracılığıyla aktarılan her şeyi, başka bir deyişle kültürün tamamını kapsadığını ileri sürmektedir. Goody her ne kadar kültürün tamamını kapsadığını iddia etse de, aynı zamanda sözlü kültürün işlevinin günümüzde yazılı olan kültüre göre ikinci planda kaldığını vurgulamaktadır. Devamını Oku




Sadri Maksudi Arsal kimdir ve Kültür Tereddüdü

Sadri Maksudi Arsal kimdir ve Kültür Tereddüdü

Sadri Maksudi Arsal kimdir ve Kültür Tereddüdü

Sadri Maksudi Arsal kimdir ve Kültür Tereddüdü : (1880-1957) Kazan’ın Taşsu kasabasında doğdu. İlk ve orta öğrenimini Rus okullarında, üniversite tahsilini ise Paris Hukuk Fakültesi’nde yaptı. İkinci ve Üçüncü Rus Parlementosunda (Duma) Kazan Türklerinin temsilcisi olarak bulundu. 1917 ihtilalinden sonra İdil-Ural Devletinin ilk cumhurbaşkanı oldu. 1918 de Bolşeviklerin bu siyasi yapıyı kaldırması üzerine önce Finlandiya’ya sonra Paris’e gitti. 1923-1925 de Sorbonne’a bağlı İslav Ülkeleri Enstitüsü’nde Orta Asya Tük tarihi ile ilgili dersler verdi. 1925 yılında davet edilerek Ankara Hukuk Fakültesi proseförlüğüne getirildi. 1931 yılında önce Şebinkarahisar sonra Giresun milletvekili oldu. daha sonra Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde Orta Asya Türk tarihi dersleri verdi. 1933’te ordinaryüs profesör oldu.

Arsal ”ırk tabirinin antropolojik tabirinden başka, bir de etnolojik manası vardır” dedikten sonra; millet merfumunu her iki manadaki ırk kavramından ayrı görmek gerektiğini söylemekte; ve Slavlardan örnekler vererek bir ırkın içinde ayrı milletler olabileceğini fade etmektedir. Türklük için ise ırk ve millet manalarının eşanlamlısı fikrini işlemektedir. Bu fikrini ” Türkler bahis konusu olduğu zaman, ırk ve millet mefhumları hemen hemen birleşmektedir” cümlesiyle açıklamaktadır. Devamını Oku





Fotoğraf ne zaman icat edildi ve günümüze gelişim süreci

Fotoğraf ne zaman icat edildi ve günümüze gelişim süreci

Fotoğraf ne zaman icat edildi ve günümüze gelişim süreci

Fotoğraf ne zaman icat edildi ve günümüze gelişim süreci : Bu yazımızda siz değerli okurlar için, fotoğrafın geçmişini kurcaladık. Tarih öncesi hangi süreçten özellikle geçip bu günümüze gelmiştir fotoğraf? Birlikte yolculuğa çıkalım mı  öncelikle…

FOTOĞRAFIN ORTAYA ÇIKIŞI

Işıkla resim çizmek anlamına gelen fotoğraf ismi, John Herschel tarafından bulunmuş; ve Latince Photos (ışık) ve Graphi (resim) kelimelerinin birleşiminden meydana gelmektedir. Fotoğraf, kullanıldığı yere göre özellikle kaydedici; gerçeği yansıtıcı, bilimsel ve sanatsal olmak üzere yaşamın hemen her alanında kullanılmaktadır. Fotoğraf, temelinde görüntüyü ışığa duyarlı yüzey üzerine yansıtan ve hangi amaçla kullanılırsa kullanılsın; hatta görüntüye yorum katmadan, olduğu gibi kayda düşüren optik; mekanik ve kimyasal yollarla elde etmenin ilk biçimidir özellikle.

Görüntülerin, mekanik bir araç olan fotoğraf makinesiyle sabit zeminler veya levhalar üzerine kaydedilmesi; toplumsal düşünce ve kültürel yaşam biçimlerinde de bu yüzden değişikliklere yol açmıştır. Kendinden önceki sanat faaliyetlerinin yürütüldüğü heykel ve resimden farklı olarak; gerçeğe öykünerek yapılmış veya çizilmiş bir görünüm yerine gerçekten bir “iz”in varlığı söz konusudur. Bu nedenle gerçeklik yorumlanmış değil, bundan dolayı asıl sureti ortaya çıkaran bir nesne olarak fotoğrafla kaydedilmektedir. Fotoğraf çalışmaları ilk olarak milattan önceye dayanan, ilkin kısacası “iğne deliği görüntüsü”; sonraki yüzyıllarda ise artık Camera Obscura adıyla yapılan çalışmalar sonucunda 19. yüzyılda büyümeye başlamıştır. Aracısız bir görme biçimi sağlayan bu araç, üç boyutlu görünümü iki boyuta indirmiştir. Devamını Oku




İletişim türleri nelerdir ve İnsan hayatında yaşamsal rolleri

İletişim türleri nelerdir ve İnsan hayatında yaşamsal rolleri

İletişim türleri nelerdir ve İnsan hayatında yaşamsal rolleri

İletişim türleri nelerdir ve İnsan hayatında yaşamsal rolleri : Bilindiği üzere insan sosyal bir varlık olduğu için; ister istemez tüm canlılar ile iletişimdedir. Dünya kurulduğu günden beri, atalarımız birbirleri ile çeşitli iletişim yolları denemiştir. Çünkü zor ve acımasız doğa koşullarında buna mecburdular. Bir de mecbur olmadan bizlerin yaratılış gereği; rahatlıkla iletişim kurabileceğimiz süreçler vardır. Bu yazımızda biz insanların genelde birbiri ile iletişime geçmek için kullandıkları; 4 iletişim çeşidini sizler için yazdık. İyi okumalar dileriz efendim.

Farklı tasniflere tabi tutulmasına ve farklı ölçütler ile sınıflandırılmasına rağmen iletişimin temelinin bilgi / mesaj aktarımı ölçütü ile değerlendirilmesi gerekliliği açıktır.

1: Sözsüz İletişim

Hayatta kalmak adına mücadele eden birey, sözcükleri kullanmadan ve sesleri anlamlandırmaya
başlamadan önce vücut iletişimi olarak addedilen, jest ile mimikleri içeren beden dili ile sözsüz iletişim sistemini geliştirmiştir. Ağzından hiçbir kelime çıkmadan bu süreci gerçekleştirdiği için, insanlar buna sözsüz iletişim denilmektedir. Sözlü iletişimin gelişmesi ile birlikte de sözsüz iletişim, sözlü iletişimi destekleyecek nitelikte, bireyin ayrılmaz bir parçası olarak kullanılmaktadır.

Sözsüz iletişim bireyi ifade eden ve bireyin ayrılmaz bir parçası hâline gelen temel bir unsurdur. Bireyin duruşu, hareketleri, giyim tarzı, yaşamsal alanlarının dekoru, dekorun renkleri, kullandığı aksesuarı ve türevleri gibi örneklerini çoğaltmamızın mümkün olduğu pek çok unsur sözsüz iletişimin kapsamındadır. Sözsüz iletişim aynı zamanda bir mesajın iletilmesi konusunda da kullanılan bir durumdur. Sözsüz iletişimi birtakım araçları kullanarak da uygulamak
söz konusu olabilmektedir. Belirli amblemleri, rozetleri, aksesuarları kullanarak, mesaj iletme yöntemi de sessiz iletişim konusunun bir parçasıdır. Devamını Oku




Sosyoloji Nedir ve Hangi Toplumsal Süreçleri İncelemektedir

Sosyoloji Nedir ve Hangi Toplumsal Süreçleri İncelemektedir

Sosyoloji Nedir ve Hangi Toplumsal Süreçleri İncelemektedir

Sosyoloji Nedir ve Hangi Toplumsal Süreçleri İncelemektedir: Bu yazımızda siz değerli okurlar için sosyoloji nedir bunun yanında sosyoloji ne iş yapar , sosyoloji neyi inceler , sosyoloji nedir tarihi gibi sorularınıza kısacası yanıtlar vermeye çalışacağız. 

SOSYOLOJİ NEDİR?

Sosyolojiyi diğer sosyal bilimlerden ayıran en önemli unsur onun insan eylemlerini geniş çaplı oluşumların ögeleri olarak görme alışkanlığıdır. Değişimin egemen olduğu ve değişme hızının baş döndürücü etkilerini deneyimlerimizle gördüğümüz bir dünyada yaşıyoruz ve bu dünya toplumsal çatışmaların, gerilimlerin, hatta bölünmelerin dünyası. Tüm bunlardan başka teknolojik gelişmelerin insan yaşamı ve doğal çevre için oluşturduğu tehditler de görmezden gelinecek gibi değil.

Görüldüğü gibi 19. yüzyılda bir bilim olarak sosyolojiye duyulan ihtiyaç neyse günümüzde de en az o kadardır. Bu bağlamda sosyoloji önemini ve etkili bir sosyal bilim alanı olma özelliğini 21. yüzyılda da taşımıştır. İnsan birlikteliğinin gerçekliğini araştıran bir bilim olarak sosyoloji toplumun insan etkileşiminin bilimsel açıdan incelenmesidir.

Sosyoloji Nedir ve Sosyolojinin Doğuşu

Sosyolojinin doğuşunda 19. yüzyılda damgasını vuran şu iki gelişme oldukça belirleyici olmuştur. Bunlardan ilki, 1789 Fransız İhtilali diğeri ise Sanayi Devrimi’dir. Böylesine büyük çaplı değişimler için oldukça kısa bir zaman içinde, küçük köy ve kasaba topluluklarının
yerine büyük kentlerin geçmesi yeni bir toplum modelinin (modern-sanayi toplumları) ortaya çıkmasına neden olmuştur. Tam da bu yüzden sosyolojinin doğuşu ile modern toplumların ortaya çıkışı arasından doğrusal bir ilişki vardır ve sosyoloji modern toplumların bilimidir.

İnsanların büyük kentlerde yaşamaya başlamış olmasından dolayı, daha önce hiç karşılaşılmamış olan pek çok toplumsal sorun da 19.yüzyıl’ın ürünüdür. Bu bağlamda sosyoloji, anılan yüzyılda bu büyük değişimleri ve ortaya çıkan yeni sorunları anlamak ve açıklamak iddiasıyla ortaya çıkmıştır. Başka bir şekilde ifade etmek gerekirse, Avrupa’da 19. yüzyıl yüzyılda şekillenen yeni uygarlık, kendini tanımlayacak ve kendini onun üzerinden açıklamayı/tanımlamayı sürdürmek istediği yeni bir bilimi de ortaya çıkarmıştır diyebiliriz. Bu anlamda sosyoloji, modern insanın, toplumun ve dünyanın bilimi olarak doğmuştur. Devamını Oku




Osmanlı Devleti Çöküş Nedenleri ve İç ve Dış Sebepler

Osmanlı Devleti Çöküş Nedenleri ve İç ve Dış Sebepler

Osmanlı Devleti Çöküş Nedenleri ve İç ve Dış Sebepler

Osmanlı Devleti Çöküş Nedenleri ve Süreci : Osmanlı Devleti’nin büyüme ve yükselişini sağlayan; şahsi kahramanlıklar, idare kabiliyeti, merkezî ve taşra idarelerindeki üstünlükler XVII. yüzyıldan itibaren artık bozulmaya başladı. O hâlde devlet sistemi iyi işlerken ne oldu da bu üstünlük unsurları değişime zorlandı? İşte asıl cevap bulunması gereken soru budur.

Osmanlı Devleti Çöküş Nedenleri Dış Sebepler

Rönesans ve Reform hareketleri

“Yeniden doğuş” anlamına gelen Rönesans (Renaissance) kavramı, temelde Grek ve Roma’nın yeniden canlandırılarak Avrupa’nın bilimde, sanatta, edebiyatta artık önemli ivmeler kazanmasını ifade etmektedir. Rönesans; Floransa, Venedik, Portekiz, Hollanda, İngiltere gibi kent devletlerde veya metropollerde ortaya çıkmıştı. 

Reform ise yenileştirme, yeniden kurma anlamına gelmektedir. XV. ve XVI. yüzyıllarda Avrupa’da dinî düşüncede ortaya çıkan eleştiriler ve çalışmalardır. Kiliseyi yeniden kurmak adına yapılan girişimlerin sonuçsuz kalmış olması, Avrupa’da yeni arayışlara yol açmıştır. Rönesans ile sanatta, bilimde, edebiyatta gelişen özgür düşünce ortamı Hristiyanlığın ve Orta Çağ
Avrupası’ndaki kilise otoritesinin de artık tartışılmasına yol açmış ve böylece ortaya çıkan reform hareketi Avrupa’da farklı bir sürecin başlamasına neden olmuştu. Bu yeni süreçte insanlar artık geleneksel anlayışların ve dinin yerine dünyayı insan aklı ile anlama ve anlamlandırma çabası içine girmişlerdir. Dolayısıyla Avrupa’daki Rönesans ve Reform hareketleri bundan sonraki gelişmelerin de alt yapısını hazırlamıştır. Devamını Oku




Eklektisizm Nedir Hangi Özellikleri İçinde Barındırır

Eklektisizm Nedir Hangi Özellikleri İçinde Barındırır

Eklektisizm Nedir Hangi Özellikleri İçinde Barındırır

Eklektisizm Nedir Hangi Özellikleri İçinde Barındırır : Bu yazımızda siz değerli okurlar için Eklektisizm Nedir ? Hangi Özellikleri İçinde Barındırır. Hangi süreçleri kapsar ve toplumsal olarak hangi aşamalarda öne çıkar? Kısaca değinmeye çalıştık. İyi okumalar dileriz

Resim, tiyatro başta olmak üzere sanatın birçok dalından mimariye, siyasetten ekonomiye ve kültüre kadar toplumsal hayatın genelinde etkili olan postmodernliğin bir birinden farklı özelliği bulunmaktadır. Bu özelliklerin sayısını çoğaltmak veya farklı başlıklar altında değerlendirmek mümkündür. Ancak, en genel anlamda postmodernliğin özellikleri belirsizlik ve yönsüzlük, kuralsızlık ve ahlak krizi, ekletizm veya melezleşme, aşırı tüketim, medyatik olma, dinsel -etnik köklere dönüş ve cemaatleşme gibi genel başlıklar altında incelemek veya değerlendirmek mümkündür. Devamını Oku




Carl Sagan’ın Dünya’nın 6 Milyar Km’den Çekilen Fotoğrafı Hakkında Yazdığı Tüyleri Diken Diken Eden Yazı

“Uzayın derinliğinden bu resmi çekmeyi başardık. Eğer bu resme dikkatlice bakarsanız, orada bir nokta göreceksiniz. O noktaya tekrar bakın. İşte o nokta burasıdır. Evimizdir. O nokta biziz. Sevdiğiniz herkes, tüm tanıdıklarınız, adını duyduklarınız, gelmiş geçmiş tüm insanlar hayatlarını o noktanın üzerinde geçirdiler. Türümüzün tarihindeki tüm sevinçlerimiz ve acılarımız, kendinden emin bin çeşit inancımız, ideolojimiz ve ekonomik öğretimiz; her avcı ve her yağmacı, her kahraman ve her korkak, uygarlığımızın mimarları ve tahripçileri, her kral ve her köylü, birbirine aşık olan her genç çift, her anne ve her baba, umutları olan her çocuk, her mucit ve her kâşif, ahlak değerlerini öğreten her öğretmen, yozlaşmış her politikacı, her bir “yıldız”, her bir “yüce önder”, her aziz ve her günâhkar işte orada yaşadı; bir güneş ışınında asılı duran o toz zerreciğinde. Devamını Oku





Seyit onbaşı'nın hikayesi hamallıktan ölen Milli Kahraman

Seyit onbaşı’nın hikayesi hamallıktan ölen Milli Kahraman

Seyit onbaşı’nın hikayesi hamallıktan ölen Milli Kahraman

Seyit onbaşı’nın hikayesi hamallıktan ölen Milli Kahraman : Çanakkale Savaşı yediden yetmişe hepimizin malumu. Sadece biz mi? Bütün dünyanın kaderini değiştiren o muharebe dünyaca bilinmekte. Fakat savaşın görünmeyen bilinen ya da tam bilinmeyen o kadar kahramanı var ki. Mesela Seyit onbaşı. Adını herkes biliyor, kaç kiloluk mermi kaldırdığı, hayatının savaş sonrası nasıl geçtiğinden daha önemli malesef. Oysa Çanakkale Savaşı’nda büyük kahramanlık gösteren Seyit Onbaşımız, savaş sonrası ise nice kahramanlarımız gibi kaderine terk edilmiş. Şimdi sizlere yazacağım yazı, direk torunlarının yaptığı röportajdandır.

Seyit onbaşı’nın başarı hikayesi Çanakkale savaşında, sırtında 215 kiloluk mermiyi taşıyan ve işgal ordularına ağır kayıplar verdirtmekle başladı.

Ve işin ilginç tarafı savaşta bu kadar büyük bir başarıya imza atan Seyit onbaşı köyüne döndüğünde bunu hiç kimseye söylememiş. Mütevazi bir hayatı devam ettirip, o Çanakkale Savaşı’nın büyük kahramanı değil sıradan bir köylü gibi yaşamış.

Ama biz  kahramanlarımızın sonrasını kendimiz bile tanımıyoruz. Bize lazım olan kısımlarını ezberleyip, resminin bütünü göz ardı ederiz. Çünkü bizde ki vefasızlık öyle yüksek ki. Bize bu toprakları kazandıran büyüklerimiz, dedelerimiz nenelerimiz neler çekmiş ah bir bilsek. Seyit savaştan sonra köyüne dönüyor, aç susuz yaşıyor yoksulca.

Kışın soğuklarında ormandan gidip gizlice odun kesip sobasını yakıp ısınıyor kaçak. Tek korkusu da ormancılara yakalanmamak. Uzun yıllar 50 yaşında ölüyor, o tarihe kadar. Düşünün, Çanakkale Savaşı’nın neredeyse kahramanı olan kişi, ömrünün sonuna kadar bu ünvanını hiç kullanmadan yaşıyor.

Böyle mütevazi hangimiz olabiliriz? Bize ait en küçük şey de bile, böbürlenip onun milletin gözüne sokarken, böylesi büyük bir savaşın kahramanlarından birisi olsak eminim ki, mahallenin kapısını kapatır kimseye yol vermezdik. Ama Seyit Onbaşılar eski insanlar, halkın, hakkın hakkına riayet eden insanlar. Fakat bir gün beklenmedik bir olay gerçekleşiyor. Devamını Oku




Gerbner genel iletişim modeli hangi yıl ortaya çıkmıştır?

Gerbner genel iletişim modeli hangi yıl ortaya çıkmıştır?

Gerbner genel iletişim modeli hangi yıl ortaya çıkmıştır?

 Gerbner genel iletişim modeli hangi yıl ortaya çıkmıştır? : Amerikalı iletişim bilimci Geoerge Gerbner, 1956 yılında kapsayıcı ve geniş kullanım alanına sahip bir iletişim kuramı ortaya koymayı amaçlamış ve genel iletişim modelini ortaya atmıştır. Bu model her ne kadar Shannon ve Weaver modelinden daha karmaşık gibi görünse de temel iletişim süreci aynı işlemektedir. Gerbner, iletişim sürecini açıklarken algı ve aktarma boyutunu temel almaktadır.

Genel İletişim Modeli’nin temel argümanı şu şekilde işlemektedir 

E: Bir olay “gerçeklikte” vuku bulur. Gönderen, yani iletişim kaynağı telefon eden, bir şekilde M ile iletişim halinde olan bir insan olabilir. Benzer biçimde, E herhangi bir olay olabilir. Bu durumda söz konusu model kitle iletişimine uyarlanabilir.

M: Olay (E), M (insan ya da makine) tarafından algılanır. Algı süreci basit bir “resim çekme” eylemine indirgenmez. Bu süreç aktif bir algılama sürecidir.

E1: Olay (E), İnsan (M) tarafından, algılama süreci sonrasında E1 biçiminde algılanır.

SE: M’nin olay hakkındaki tutumu, iletişim sürecinde genelde “mesaj” olarak
ifade edilen şeydir.

Diğer taraftan Genel İletişim Modeli, Lasswell’in genel iletişim kuramı dikkate alınarak kavramsallaştırıldığında aşağıdaki gibi formüle edilebilir. Devamını Oku





Sadece 40 Yaşına Gelince Anlayacağınız 6 Gerçek

Sadece 40 Yaşına Gelince Anlayacağınız 6 Gerçek

Sadece 40 Yaşına Gelince Anlayacağınız 6 Gerçek

Sadece 40 Yaşına Gelince Anlayacağınız 6 Gerçek : İnsanın doğuştan ölene kadar ki geçen süredeki hayat yolculuğu hepimizinde bildiği gibidir. Fakat bazen bu çok iyi bildiğimiz süreçte gözümüzden kaçan hiç de farkında olmadığımız bazı gerçekler söz konusu olabilir. Hele hele 40 yaşına kadar yaşayıp fark edemediğimiz o en önemli gerçekler. İşte bu yazımızda sizlere 40 yaşına gelince geçmişi yad edip geleceğe daha sağlam adımlar atabilmenizi sağlayacak 6 gerçek.

1: Kendinize olan saygınız artar

Kırk yaşınıza geldiğinizde, kusurlarınızın ve erdemlerinizin ne olduğunu zaten biliyorsunuzdur, zaten kendinizi olduğunuz gibi kabul etmiş ve kendinize nasıl değer vereceğinizi öğrenmişsinizdir. Hem hata yaparken hem de doğru bir iş yaptığınız zaman, ağladığınızda ya da güldüğünüzde kendinizi sevmeyi öğrendiniz. Artık kendinizden eminsiniz ve bunu başkalarının görebileceğini de biliyorsunuz. Böylece dünyayla uyum içinde yaşarsınız. Devamını Oku